13 Şubat 2011 Pazar


hasretini saldılar üzerime

bu, ummadığım

solgun gözlerinin buğusuydu.

özlemine tutuşturduğu

yangınlardan daha soğuk

anlamsızlığına yakıncasına

direnmesiz geliyordu.

hiç bir mantığa dayandıramadan

sorgular içinde bırakıyordu.

o yarınlarını

tutumsuzluğuna dahi dokundurmadan

yüreğinin döşünü deşercesine

bir aldanmaya doğru

getirdiler üzüntülerini

bıraktılar sıra sıra

alıp giderken gömdüklerini

duyguları ile ezip geçtiler.

tozlu ufuklarında

rüzgarların durulduğu yerler

yeniden dirildi

sessizliğini dinletircesine gecenin

yaramaz çocukları vardı

ağıltısız zırıltısız

bir uğultu ile susuyorlardı

yazgısını bilmeden kaderin




01/12/1993

o donuk bakışlarınız

saplanırken hissizliğime

zihnimde bazı şeylerin

şekille'diği

biçimsizliğinden sıyrılıp'da

içimi buruklaştırmasını

inkar edemedim.

ya, o

gülümsemelerinizi

elveda dercesine

sonsuzluğunu anlatışını umudun

birilerin varlığına

işaret edercesine

bakakalışım vardı

artık sissiz görüyorum

yalancı kişiliklerin

soysuz geçmişini.

yaşamışım bilinçsizce

yine de sallanırken elleriniz

içkin fışkıran

çiçeklerini püskürtüyordu.

deli gönlümü

ilk defa yırtarcasına bağırmak

haykırmak istiyordum

29/11/1993
unutmanın sahfasındayım

tüm hayalleri

çocukluktan kalma

beklentinin direttiği avuntuların

getireceği

el değmemiş

özgün düşleri ile

resimlerimin bile yabancılaşmaya durduğu

hiç bir anlam

hiç bir amaç bulamadığım

bir zorunlulukta

dönüp duran günlerin

hiç bir yere götürmediği

ve de bitmeye

benzemeyen

bir çiçek dalında

şaşkınlık içinde

yapraklarına bakışı

kaplamış

gövdesinin saplı durduğu

toprağı garip gözlerle

irdeleyen

fikirler karmaşası gibi

sunulamayan

yüreğini yenilemeden

yeni aşklara tutunamadan

çemberleri yarıp

kurtulamamanın imkansızlığının

durmadan çivilediği

zihnimde

eski aşklarımı yitiriyorum

sevmedende tesellisiz

bilemeyeceği

tatminsiz günlerin

sırtıma vurduğu 



darbelerin eşliğinde

besliyorum şafağı 



26/06/1994
Yüzgerenler


 arkasını dönüp giderken doğruya

Sinsiliklerini bıraktılar.

Hayasızca

Asılı kalmıştı sırtında 



sallanan kibrinin

Özünü yükselttiler.

Delikanlılığını şahlandırıp

Dokundurmadan uyuzluğuna

Çehresini gerip

Silkelenmeden günahlarından

İyiliklerini yansıttılar.

Fırsatlar verilmiş ama

Gelip geçicilerin

Boş ver tutumlarından oluşmuş

Boyun eğmenin

Dişe diş göze göz bırakmadan

Verilen imkânlar'dan

Yararlananların

Acizliğinden başka neydi ki .



20/02/1994
Bir umudu güçlendiriyorum

Yenik düşmüşlüğünü iğneleyip

İrdeleyerek şaşkınlığını

Huzursuz günün

Ertesini getirmeden akla

Adımımı atarken

Toplu yüreğin tek nabzını

Hızlandıran rüzgarlar la

Geldiler

Sırasını bulamayanların

Değişmiş yansıyan yüzünde

Hatlarında başkalaşan mimiklerin

Hareketlerini

Deşifre eden

Tılsımları içselinden döküldü

Karamsarlaşan özlemler

Baygın seyrini bıraktı yine …



19/02/1994
Dağlar suskun

Üzerine sessizlikler çökmüş büsbütün

Bazen de

Kıyametleri koparıyor mermiler, toplar

Koşuşturuyor yüreğimde.

Öyle ki özgürlüğü

Birilerinin anlamsızlaşan savaşı

Diğerlerinin vatan koruması

Korkularını saklamış.

Geceleri

Sevincini fırlatıyor gündüzünde

Sabrının dehşeti eskimemiş

Asırlar

Geçmişin küfü kültürleşmiş

Kat kat altında

Akıp giden kanını içiyorum

Çeşme taktıkları yerinde

Yaşayan bir şeyler var

Akla gelmeyen

Ve düşündükçe hisleşen






17/02/1994
sabahı solumanın hırsı sardı

 tüm pasifistlikleri.

sislere yenik düşmüştü güneş

ışıkları çırpınıyordu



ve

dağlara inmiş örtünün

hain beyazlığına saklanmıştı



yine

tüm alçaklıklarda ortaklaşan

gizli bir his sarıyordu .

ilk alışamamışlığın ortasında

ismini koyamadığım

heyecanlarını katıyordu 



yabancılaşmaya.

tüm gürültülerin

kulak yırtan çığlıklarını yutmuş

sessizlik

içine doğru sömürüyordu

merak dolu şüpheleri yutan

bir doğa kurulmuş ki

dağların içinde saplantılaşmış

hafif hafif sürtünürken

sağa sola duyurmadan

zaman yine

birilerinden çalıyordu

yaşantılarını




16/02/1994
İşte seni düşünüyorum

Olmak ya da olmamaklık gibi bir mantığın içinde

Ve sözümü tuttum

Tıkır tıkır geçen dakikaların

Arasında durupta

Yanımdan akıp giden yolun

Seyrini bırakıp

Donuk noktada hareketli

Anıların

Kıpırdaşmaları ile dağılırken

Olması gereken

Ama

Düşleri aşamamış

Zevkli bir teselli

Başkalaşmayan bir değişiklikle

Düşündükçe

Orada kalıyordun


14/02/1994
yatarda uyur,

kökünde biriktirir de

pusturur isyanlarını

bastırdıkça

inleyen bedeninde

kinlenen göğsünde

bağıra çağıra gezen mahpusluklarla

sözüne yalanlar dolan

kahpeliklerde dalgalanıyorsa ruhu

değişmemişliği gibi durur.

orta yerlerde

umudunu sömürtmemiş

ama

yok olan duygularına

karanlık saplantılar yerleşmiş

parmakları çıldırırcasına

çalışan ellerinde

ateş topu yoğurur.

çocuksu duygular durgunluğudur

zaman

çoğu anında

bir yok oluşu anlatırmışcasına

damarlarında gezinen iğnelerin

bata çıka akışan

acıları

kalbinde tutuştururda

yalnızlık kuşatmalarının

ortasında kalır.

boşluklar kadar hazin konuşkan

dırdırcı bir

karanlığa direnir.

sınanmamış bir toy fikirdir

titrek sesinde canlanan

yangınlara dönüşen,

merhabasız

emekleyen vicdanıdır.

her an'da ki sömürüden

bitkin direncin

karşı duruşunda

içinde biryerde

koparıp yırtan

bir cani gezinir

göğsünün orta yerinde.




27/03/1993
Gülümsedi yoğunlaşmış acıların karanlığında 


durdu ve

umutla baktı kapalı ufukların açılmazlığına .

kapattı gözlerini ,

geçmişini irdeledi,

anlayamadı zamanın akışına takılışını .

ama yoktu,

prangalar kelepçeler ellerinde,

zihnine vurulmuştu bu engeller.

bir damla düştü gözlerinden,

toprak kahroldu taşıyamadı bir damladaki acıyı.

düşünmenin yorumunu yaptı ,

düşünemiyordu ki ,

bedeninin isteklerine vurulmuştu bir bilinmezlikle.

ani bir çıtırtı ,

dünya yıkıldı sanki,

paramparça oldu benliği ,

sonrada tüme doğru birleşti,

yalnızca sessizliğinin ağırlaşmışlığındaki yumuşamayla ,

daldı yine ,

daldı daldı öylece kalakaldı ,

ruhundaki tatlı okşamayla ,

bir şey hissetti ,

soğukluğunu insan oğlunun,

her zamanki sıcaklığında.

burkuldu yüreği

kararmaya başlamış düşlerinde ki simsiyah çıplaklığını ,

ve sonunda çözümledi


DÜŞÜNDÜĞÜ GİBİ YAŞAYAMADIĞI İÇİN YAŞADIĞI GİBİ DÜŞÜNMEYE BAŞLADIĞINI.



25/07/1991

BU SINIF KİMİN



bu sınıf tahtanın kara bağrında
tek ayak üstünde duranlarındır
bir sene boyunca altı uğrunda
ter döküp ikiyi bulanlarındır


tatili geçiren maçın yolunda
sopaya alışan hoca elinde
nihayet çareyi bulan sonunda
kopyada faydayı görenlerindir

derslerin köküne darı ekenin
sözlüde ödevde kura çekenin
yazılı anında boyun bükenin
cevabı hocaya soranlarındır

ödevi dersleri kaldıran rafa
damdan düşer gibi karışan lafa
maça tam vaktinde ama sınıfa
yarım saat sonra gelenlerindir

kopyaları hocaya sunan
tahtalarda adı olan
dayak yedikçe coşan
zil çalınca maça koşanlarındır

derslerde akılları esen
ne planlar düşünen
eşkiya gibi yol kesen
yazılıda düzen kuranlarındır

sözlüde yürek hoplatan
çok fazla konuşmadan
hemen şınava yatan
kavga edip göz patlatanlarındır

sinirden öğretmen çatlatan
renklerden renklere sokan
üstü başı ter kokan
sıralaraa kazı yapanlarındır

yükseklerden yükseklerden atan
bir sene sınıfta yan yatan
derslere gırgır katan
kopyaları satanlarındır



04/03/1988
meçhule koşturan bir atın

dolu dizgin fırtına hızında

dağların görkemini yardığı

durmak bilmeyen özlemi vardı.

sessizce derinden

karanlık hışmını yutkunarak

burnundan soluyordu.

hedefine kilitlenmiş

gözünü ayırmadığı yollarda

gerisi gerisine bırakıyordu.

günü artık

yorumsuz dedikodusuz

akışına dokunmadığımz,

ürkek gün ışğının

bulutların arkasında sakladığı,

sislerin seyrinde sürüyoruz .


11/02/1994
yine gidiyorduk


bu seferki gidiş

 bir şartlanmışlığın ardı sıra


 bakışlarına tutsaklığımın hapsini kırıp


 paramparça olmuş


 geride kalanlardan


zihnimde gezdiripte anıları



bilincimde son bir kez çevirdikten sonra


yeniden gömüp yüreğime

 canlı kanlı yaşananları


 donduracağım .


 matlaşmışsa da düşünceler ,


 kalmamışsa da kelimelerin eski heyecanı ,


 uzun muhabbetlerde,



yeşermeyen fikirlerin acizliği,

 kökünden gelmez ki ..


 ilgisiz dir bir şeyler bir şeylere ki ,


 birilerinin umursamazlığndan doğar


 bütün başarısızlıklar .

11/02/1994
günleri artık zamanın çarklarına sıkıştırıp.

sabrın çenesinde çiğneyip

dağlara baka baka sindireceğiz .

göğsüne indirirken korkuları

soluğunu dinlettiriyordu gece

konuşmasa da şu mezardaki 



suskunlaşmışların mevzisinde

aklımızda bıraktığı

bir takım tereddütlerin tedirginliği

sık sık düşündürüp karanlığı saydırıyordu

kara gökyüzünde

ve içimde 
çoğalan



 başkalaşmalar vardı.


09/02/1994